Bu Blogda Ara

23 Mart 2010 Salı

"Yolcu"dan ilk cümleler

Yorgun kalbimi sessizce çekip çıkarsam dünyadan, çektiğimiz acıları yok sayabilir miyiz? Yoksa vaadeder misin başka bir yüzünü yüreğinin, döndürdüğüm her aynaya gülen? Sadece ne evet de ya da hayır. ansızın verdiğin cevaplar ürkütüyor beni. Bir çevir kafanı ve bak yüreğine aynada benden başka sende kalan kaç kişi varmış?

9 Mart 2010 Salı

Martı

Kısa kuyruk,
Sessiz ol biraz kanıyorum...

Ruhumun içinde kıvrandığı değişken birliktelikle
Senin beni sevmen üzerine kurulu bir hayatım var benim

Neden bilmem sessiz ve kafiyesiz yaşamaklığım
Ama susarsam içmek için kan bulurum damda

Dam, ruhun sessiz çırpınışına iletim hattı olup
Kızıl zamanlarda bir sessiz günceyle yıkılır.

Göğüm, ruhun kızıl damında sessiz...

8 Mart 2010 Pazartesi

Bir İhtimal Daha Var

Çok severim bu şarkıyı. Bir Osman Nihat Akın bestesidir; oldukça içli, acıklı bir "eski" şarkıdır. Ama bit pazarına nur yağması misali yeniden moda olur gibi oldu hem de janjanlanmadan, yeni bir "cover" ile sağı soluyla oynanmadan. Hatta bay beyazgömlek'in msn iletilerine kadar girdi birden ve o an dedim ki ne oluyor böyle? Bu işte bir gariplik var; bu şark asla ve kat'a bu derece popüler olacak bir şarkı değil durup dururken. Mutlak bir popüler kültür kahramanının dilinden söylenmiş olmalı. Bir süredir nedir nedir nedir diye bakınıp dururken, buradan kendisine selam gönderilesice Meltem dedi ki Ezel diye bir dizi var, orada da ismini unuttuğum bir zat var; onun bir intikam sahnesine fon müziği edilmiş de bu derece rağbet görmeye başlamış. Hah, dedim İlker, gene doğru tahmin etmişsin. Bu milleti anlamaya mı başlıyorsun ne?..
Yok yok, o kadar da değil. Öyle acayiplikler var ki havsalam almıyor hâlâ pek çok şeyi...
Güzel bir hafta dilerim sevgili okur sana...