Bu Blogda Ara

19 Nisan 2009 Pazar

Yalnızlık

Baştan insana güzel gelen ama korkunç bir hastalık olduğu ortaya çıkan, ortalama duygusal durum.
Zaten başka nasıl bir tanımı olabilirdi ki? Bence insanların keyifsizliklerinin ve tek başlarına olmaya alışmak istemelerinin de en önemli sebebi bu yalnızlık. Zor zamanlarda, yalnızca kendimizi kurtarmaya gücümüzün yettiği büyük batışlarda hep sonsuza açılan ufacık bir kapı olarak cazibesiyle bizi mest eder. Kötüdür, yalnızlık bulaştığında silinmez bir daha. Sonrasında sonsızluk gelir ve kendinize acıdığınız kadar insanların size acımayışı güzel bir duyguyu, bir hastalık haline getiriverir hemen.

The lonliness is not just a sickness but it is also a kind of humanity though. By saying can't wait anymore for being drafted, any story that remains uncomplete make us feel under a pullower of lonliness. That's may be a sweet dream at all or a nightmare. But sure it is a sickness of humanity; nothing more. And that I feel continous loneliness for a while. A while as long as my yought.

18 Nisan 2009 Cumartesi

Klasik Başlık: İlk yazı

Daha kaç kez bir ilk yazı başlığı atabileceğim hayatta bilmiyorum. İlk "İlk Yazı" başlığımı nerede attığımı hatırlamasam da tam olarak, elimdeki ilk yazılı kaynak sanırım 1992'de çıkarmaya başladığım ve 3 veya 4. sayısında kaldığım haftalık olduğunu tahmin ettiğim "gazetecik" "Doğru Haber"'de var. Sonra arkasından günlükler -ki sanırım 15 kere filan başladım günlük tutmaya ama bir süre sonra sıkıyor- ve onu takiben dergiler, kitaplar filan filan geldi hep ve sanırım bi on beşinci kez filan oldu "İlk yazı" diyeli. Heyecan duyuyor musun derseniz, sanırım hayır; yazmak işim oldu ve profesyonelce yaklaşmaya çalışıyorum. Ne kötü bu ama sanırım bu bloga başlamamın temel sebebi de o; yazının arada bir eğlenmeye ve de saçmalamaya da yarayan bir araç, bir iletişim metası olduğunu anımsayabilmek.
Şu noktada başka laf etmek gereksiz geldi bir an. Biraz tazelenelim; döneriz geri...