Bu Blogda Ara

30 Haziran 2010 Çarşamba

Gitme Telaşı

Daha ne gördün ki hayattan gitme telaşındasın;
Sardunyaların on mevsimde bir bal açtığını göreceksin daha,
Kafese konan bir kuşun yavrusunun yavrusunu nasıl sahiplendiğini,
Gece inen puslu havanın ömürde belki tek kez kalbe dolduğunu,
Daha ne gördün ki hayatta, gitme telaşındasın...

Eskilerin sessizliğine hürmette kusura çıktı artık sessizliğin,
Bir zamanlar gülmekten kasıt yaşamaktı; şimdi yaşamak başlı başına kahır,
Haklısın bu devirde zor yaşamak, yaşamak çok çok zor,
Ama daha ne gördün ki hayatta gitme telaşındasın?..

16 Haziran 2010 Çarşamba

"BENDEKİ SEN"

Bir süredir hiç yapmadığım bir şey yaptım ve Sagopa Kajmer ve Kolera'nın yeni albümleri "Bendeki Sen"i satın aldım. Şarkıları internetten indirmek, hiç CD satın almamak gibi bir huyum yok; bir süredir yeni şarkılara kapatmıştım kendimi. Son satın aldığım albüm de kuvvetle muhtemel ki yine Sagopa Kajmer'in albümüydü.
Henüz dinlemeye fırsat bulamadım, şu an CD'yi bilgisayara kopyalıyor bilgisayarım ve akşam ev yolunda cep telefonumdan dinlemek istiyorum yol boyu bu albümü. Yok çok uzun sürüyor, en az iki saat ama sanırım en az iki kez dinlememe fırsat verecek bu yol uzunluğu. İlk kez bir işe yaradı sanki.
Dinleyeyim, albüm hakkındaki ayrıntılı yorumlarımı da paylaşacağım sevgili okur. Şimdi çalışmak zamanı...

14 Haziran 2010 Pazartesi

Kanımca...

Gündeme dair bir kaç laf:

Kanımca bu gündemdeki eksen kayması, İsrail çıkartması ve dahası İran'la kankalık vaziyetinin arkasında gene başka bir takım bireysel kese doldurma, adam kayırma, zümresel zenginleşme, adam yerleştirme operasyonları var. Bakalım bu sefer hangi hacı hoca takımı servetlerini genişletecek, kendilerine üye daha kimler olmadık yerlere atanacak.

Kanımca bu SBS saçmalıkları artık garip bir hal aldı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu ülkenin eğitimine uzun yıllardır negatif katkısı vardı, bu sınavla daha da arttı. O kadar lise var, mezvuu kimi nereye yerleştireceğinse, herkesi toplu bir sınava sokmanın ne gereği var? 4 not ortalaması sınırı koy, üstündekileri sınavla Anadolu Lisesi, Fen Lisesi filan yerleştir, kalanını mesleki eğitime yönlendir. Yarış atı çocuklara yazık; ilkokulda daha öğrencilerin bazıları 1 sene ilerisinin müfredatını görüyorken, bazı 5. sınıf öğrencileri okuyamıyor. Bunları aynı sınavda değerlendirmek doğru mu? Gerçi 5 senede okuyamayanların da neden okuyamadıkları da ayrıca derin bir konudur.

Kanımca yeşil ekran, yeşil enerji, yeşil politika yine bir ekonomik çıkarsallık sistemi olarak karşımıza çıkıyor hem de vicdanlarımıza hükmederek. Küresel ısınmanın sadece karbonla mı ilgisi olduğu tartışıladursun, alınmaya çalışılan önlemlerin de bir hayli garip olduğunu söyleyebilirim. Su tasarrufu için bulaşık makinası kullanmayı öneren firmaların o makineleri üretmek için ne kadar karbon saldığı hesaplanmış mı acaba? Hatta bizim gibi elektiriğini de yakıt yakarak ele eden ülkeler için o aletlerin işletme enerjisinin karbon salınımı ne kadar acaba?

Kanımca ekonomi her işin anası haline geldiğinden beridir, devletler dahil her türden organizasyonun gözünü para bürüdü. Biz de bunun tepe yaptığı noktada dünyaya gelme şanssızlığındayız. Gerçi bu küresel krizden sonra liberalin, kapitalistin ve emperyalistin önde gideni Amerikan sistemi bile sosyalleşmeye, sosyal paylaşımlara yönelmeye başladı, emeklilik sistemini revize etmeye, buna bağlı olarak da sağlık sistemini herkesin ücretsiz kullanımına açmaya başlayarak, devletin kendi vatandaşları üzerindeki kapitalist emellerin artık gerilemeye başlayacağının işaretlerini verdi ama bizler nereye harcandığı belli olmayan dünya kadar parayı vergi adı altında devlete vermekteyiz. Şeffaf bütçede yuvarlak adlar altında bir sürü paralar var, ancak hiçbir ayrıntısını bilmiyoruz.

Kanımca son zamanlardaki terorist dalgalanmaların yeni can kayıpları ortaya çıkaracağı günlerdeyiz. Hatta ortam biraz daha gerilebilir. Öteden beridir bir takım aklı evveller, saf ve bilgisiz ve aileden sorunlu insanları kandırıp garip, aptal saptal işlerde kullanır. Bu yalnızca şu andaki terör olayıyla ilgili değil, daha da başka her yerde geçerlidir; hayat kadınları filan başka başka örnekleri bunun. Ama nasıl olur da bununla mücadele silahla olur onu anlamam. Cehaleti silahla yenip, vatandaşlarının ailelerindeki huzuru silahla sağlayabilmiş bir devlet var mıdır? Polis, yıllardır uyuşturucu kaçakçıları, hırsızlar, hayat kadınları, dolandırıcılar vs konusunda ne kadar başarılı olabilmişse, asker de bu terör konusunda o kadar başarılı olacaktır. Ve ama fakat, bu açılım da ayrı bir saçmalık. Eğitim götürmenin adı açılım olsa eh belki kabul ama kabuk değiştirmiştir bir ötekicilikten başka bir şey değil bu açılım. Kan dursun istiyorum ben de. Sadece askerin kanı değil, trafikte her yıl kurban verdiğimiz binlerce insanın da kanı dursun mesela. Eğitim, eğitim, eğitim...

Kanımca daha söylenecek çok şey var lakin iş bekliyor, devamı yakında sevgili okur...

11 Haziran 2010 Cuma

Perişanım

Ne ağzımın tadı var ne canda huzur
Gönül nasıl derin bir kederde
Aşkından ümidi kestim hiç olmazsa
Evim şenlensin sohbete gel de
Sen hiç fark etmeden kalp kırmadın mı
Merak edip vicdanına sormadın mı
Ne yaptım ben sana bu kadar
Nihayet ben de bir anadan doğmadım mı?


Bir şarkının bu kadar farklı duygular hissettirdiği günlerin çok gerilerde kaldığını düşünürken yeniden bir şarkıyla hissetme başlamanın ağır yükü altına girdim sevgili okur.